20071120

Eriyoruz

hem de çok pis. hayır küresel ısınmadan değil. bildiğin sinerjiden eriyoruz. insanoğlunun farkları tüm zamanlardan daha hızlı azalmaya başladı. ana katalizör: internet. çok geriye gitmeye gerek yok, bindokuzyüzlerin ortalarına kadar dünyanın diğer tarafına olan kısmı insanlara fantastik geliyordu. sadece ağızdan ağıza söylenceler, en fazla kitaplar, mecmualar. doğulurdu, imkan varsa gezilirdi, yoksa ölünürdü. devletlerin ilişkileri sürekli değişen çıkar çokgenleri, başka milletten birisi görülürse halk tarafından ya tüccar ya düşman. teknolojinin hızlı gelişimiyle -ki bunu rönesans, sanayi devrimi ve iki dünya savaşı gibi bir ivme grafiğinde kolayca anlatabiliriz- iletişimin hızlanması, günlük hayatta ihtiyacımızın olacağından çok daha fazla bilginin beyinlerimize zerkedilmesi, bu zehire fena alışmamız, bağımlısı olmamız, sonu gelmeyeceği için iktisat tarafından incelenmeyecek doğal kaynakalrdan bilgiyi tekrar keşfedişimiz... zamanda biraz ileriye alış... günümüze gelelim. networking siteleri. önce myspace gibi tanımadığımız kişilerle kaynaşmamız için cesaretlendirerek başladı, sonra facebook gibi hayatta uzaktan yakından kimi tanıyorsak dosyaladığımız bir hal aldı. artık herhangi bir bilgimizi insanlarla paylaşmaktan korkmuyoruz. ne fotoğraflarımızı, ne oturduğumuz semti, ne eski sevgililerimizi, ne anne baba kardeşimizi. herşeyimizle ortadayız. bunları sokakta birisi sorsa yanlış anlarız. başımıza birşey gelmiyor, bir güven ortamı var. güveniyoruz. insanlara güveniyoruz, devlete güveniyoruz. devletler birbirleriyle güven ortamı oluşturuyor. artık savaşlar kontrollü ve az. kültürler aynı potada erimeye başladı. artık taraflar kıtaların ismiyle anılıyor. yakında sadece dünya diye anılacağız belki de. muhafazakarlar takım elbiselerinin içinde terliyor. meksikadaki yerli dillerden biri, son bilen iki yaşlı birbirine küsünce yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. amerikada ikinci dünya savaşında iki atom bombası attıkları ülkenin çizgiromanları okunuyor, çizgifilmleri izleniyor, oyunları oynanıyor. en sevdiğim müzik türü için french house diyebiliyorum. herkes az da olsa ingilizce biliyor. milletlerin gelişmiş kesimleri üst platformda bir araya gelirken geride kalanlar tabanı oluşturuyor. farklılıklar, aşırı uçlar giderek yok oluyor. öyleyse eriyoruz. neon genesis evangelion'un sonundaki gibi. dünyadaki tüm insalar eriyor ve dünya bu sıvıyla doluyor. bu daha az farklılık, daha az savaş demek. sıkıcı ve güvenli.

No comments: